Kara Ölüm ile Avrupa nüfusu mahvoldu ve iyileşmesi yüzlerce yıl sürdü. Bu salgın ile birlikte karantina olaylarının kökenlerini de görebilirsiniz.

Ekonomisi ticarete dayanan Venedik Cumhuriyetinde, başkent Venedik’e salgın hastalık bulaşmasın diye kente gelen gemiler 40 gün şehir açıklarında denizde beklermiş, Karantina kelimesi buradan gelirmiş.

Mevcut korona virüs krizine biraz tarihsel açıdan bakıldığında salgın hastalıkların toplumda, toplum kültürü üzerinde geçmiş ve şimdiki etkilerine kayıtsız kalmak zor. İnsanların mikroplarla, bulaşıcı hastalıklarla ve dolayısıyla salgınlarla oldukça yakın bir bağlantısı var.

Korona virüs kapsamına bakarken haberlere dikkat ederseniz, insanların salgını nasıl çerçevelediklerine, araştırmalardan ve bu araştırmalara dahil olan bireylerin nasıl birbirini suçladığına ve bir günah keçisi aradığına şahit olabilirsiniz. Örneğin, korona virüsün nasıl yayıldığına ve farklı kökenlerine dair çok sayıda komplo teorisi var. Henüz menşeiyle ilgili hiçbir şey doğrulanmadı, ancak yine de yanlış bilgilerin etrafa yayıldığını görüyorsunuz. İnternet inanılmaz, ulaşılabilir her bilgi için uçsuz bucaksız bir alan. İnterneti kullanırken daha bilgili olunması ve bilginin nereden geldiğinin düşünülmesi gerekiyor. Dikkat ederseniz, birçok yanlış bilginin ve köşe yazılarının olduğunu fark edeceksiniz.

Modern tıp, bir virüsün nasıl yayıldığını anlamamıza yardımcı olabilecek, kullanabileceğimiz birçok yöntem ve teşhis sağlamıştır. Şu anda virüs hakkında her gün daha fazla şey öğrenirken, yeni bir aşı ya da ilaç için virüsün özelliklerini daha iyi öğrenmek adına virüsten ilk etkilenenlerin gözlenmesi ve anlaşılması zaman alacaktır. Modern ilerlememiz ve tıbbımız olsa bile, bir salgınla başa çıkmak, insanların kendileri ile ne kadar başa çıkabileceğine bağlıdır. Bu gibi zamanlarda arkadaşlarımıza, ailemize veya toplumumuzdaki savunmasız kişilere özen göstermek çok daha önemli olabilir. Umut, amaç ve anlam duygusu geliştirilebilir.
Salgının bilinmemesi, ne kadar süreceği, kimi etkileyeceği ve hayatlarımızı sonsuza kadar nasıl değiştirebileceği büyük ölçüde endişe uyandırıcıdır. Psikologlar, böyle bir krizde endişeli ve kaygılı hissetmenin normal olduğunu, ancak bunun üstesinden gelinebileceğini söylüyor.

Korona virüsle ilişkili stresi ortadan kaldırmak zor bir iş olsa da zihinsel sağlığınızı ve bağışıklığınızı koruyabilmeniz için yönetilebilir olmalıdır ve yönetilmelidir.

 


Şu anda ne hissediyorsanız, o şekilde hissetmenin sorun olmadığını bilin. Ne hissettiğinizi fark etmek ve ifade etmek için kendinize zaman tanıyın. Bu, günlük tutma, başkalarıyla konuşma veya duygularınızı yaratıcı bir şeye (örneğin çizim, resim, şiir, müzikli meditasyon) yönlendirme yoluyla olabilir.
Başa çıkmak için, sorunla ilgili medya izleme sürenizi sınırlayın, virüsün yayılmasını kontrol etmeye yardımcı olmak için üzerinize düşeni yapın.

Günlük aktivitelerinizi ve rutininizi mümkün olduğunca sürdürün. Sağlıklı bir rutine sahip olmak, düşünceleriniz ve duygularınız üzerinde olumlu bir etki yapabilir. Sağlıklı yemekler yemek ve pişirmek, fiziksel egzersiz (örneğin yürüme, esneme, koşma, bisiklete binmek) yeterince uyumak ve zevk aldığınız şeyleri yapmak gibi temel ihtiyaçlarınıza geri dönün.

Başkalarından destek ve ilgi görmenin, zorluklarla başa çıkmamıza yardımcı olma konusunda güçlü bir etkisi vardır. Pozitif yaklaşımda olan aile ve arkadaşlarla zaman geçirmek rahatlık ve istikrar duygunuzu geliştirebilir. Endişelerimiz, düşüncelerimiz ve duygularımızı başkalarıyla paylaşmak, stresli bir durum hakkında düşünme veya bununla başa çıkmanın yararlı yollarını bulmamıza da yardımcı olabilir.
Belirsiz bir durumda, çok sayıda ‘ya eğer?’ gibi soruların aklınızda olması doğaldır. Bilginin yokluğunda, endişeli zihnimiz çoğu zaman boşlukları en kötü senaryolarla doldurur ve bu da sizi bunalmış, çaresiz veya savunmasız hissettirebilir.

Kontrolünüz dahilindeki şeyler nelerdir?”, “En kötü durum senaryosu olasılığını abartıyor musunuz?”,” Geçmişte zorlu durumlarla başa çıkmanıza hangi stratejiler yardımcı oldu?”, “Şimdi yapabileceğiniz küçük yararlı veya olumlu eylem ne olabilir? gibi kendinize sorular sorarak zihninizdeki negatif düşüncelerinizi pozitife dönüştürün.
“Benim zihnim güçlü bir iyileştirme aracıdır. Her sorun bana öğrenmem gereken bir ders verir” olumlaması ile olumlanın.

Sevgiyle, sağlıklı günler

Dünyayı saran Koronavirüs hastalığı namı değer COVID-19 virüs, mümkün olduğu kadar daha az dışarı çıkmak suretiyle hayatımızı sürdürmeye neden oldu. Tabi bu süreçte evden çıkmaya zorunlu olmayan kesimde iseniz kendinizi şanslı hissedebilirsiniz.
Evde her günün aynı olması ve rutinde yaşamak bazen eziyete dönüşebilir ya da sıkkın bir ruh haline bürünmenize neden olabilir. Her akşam yemek pişirmek ve Netflix izlemek yılgınlığa yol açabilir.

Evde yeni şeyler denemek sizi daha mutlu edecektir. Araştırmalar yenilik arayanların genellikle daha sağlıklı ve yaşamda daha memnun olduklarını göstermiştir.

Evinizin konforu içerisinde birçok eğlenceli üstelik az masraflı pek çok yeni aktivite aslında mümkün;

Sesli Kitap Dinleyin

Bir battaniye, bir fincan çay ile kanepede kıvrılın, pencereden dışarıyı izleyin ve en sevdiğiniz kitabı sesli dinleyin. Belki iyi bir aşk hikayesi ruh halinize iyi gelebilir.

Video Yapın

Akıllı telefonunuzu alın ve içinizden gelen bir konuda çekim yapın. Arkadaşlarınız için onlara özel içerikli selamlayan videolar yapmak eğlenceli olabilir.

Eski Bir Arkadaşınızı veya Aileden Birini Görüntülü Arayın

Mesajlaşmayı veya sosyal medyayı bir kenara bırakın. Telefonu kaldırın ve uzun süredir sohbet etmediğiniz bir arkadaşınızı ya da aile bireylerinden birini görüntülü arayın. Keyifli olacaktır!

Sanal turla bir müzeyi veya bir sergiyi ziyaret edin

Bu ücretsiz ve sanal tur ile gezintinin tadını çıkarın.

İlginizi çeken bir konu hakkında bir blog başlatın

Blog yazmak sadece bir ton eğlence değil, aynı zamanda iletişim becerilerinizi geliştirmenize, başkalarına ulaşmanıza ve belki de bu yoldan biraz gelir elde etmenize yardımcı olabilir.

Yeni bir tarif deneyin

Kendinizin, ailenizin veya birlikte yaşadığınız kişilerin hoşuna gideceğini düşündüğünüz birkaç yeni tarif bulmak için internette sörf yapıp, beğendiğiniz yeni tarifi deneyimlemeye başlayabilirsiniz.

Eski Klasik Filmleri İzleyin

Ebeveynlerinizin yıllar önce izlediği klasik filmleri hatırlıyor musunuz? Bu eski klasiklerin ne kadar heyecan verici ve romantik olabileceğine şaşırabilirsiniz.

Dolabınızı Temizleyin

Artık kullanmadığınız veya giymediğiniz şeyleri gözden geçirmeye başlayın.

Haberleri Takip Edin

En rahat ettiğiniz konumda olun ve dünyadaki en son gelişmelerden haberdar olun.

Dans Edin
En sevdiğiniz şarkılardan oluşan bir çalma listesi hazırlayın ve hareket etmeye başlayın.

Bir Spa Gecesi ile Kendinizi Şımartın
Kendinizi bunalmış mı hissediyosunuz? Bir spa gecesi yapın. Yeni bir yüz maskesi deneyin ve sıcak bir köpük banyosu yapın. Ertesi sabah enerjilenmiş ve yenilenmiş hissederek uyanacaksınız.

Yoga Derslerini Dinleyin
Yoga formda kalmak ve zihninizi temizlemek için mükemmel bir yoldur.

Yıldızlara Bakın
Yıldızlara bakmak için ne sıklıkla zaman ayırıyorsunuz? Işıkları söndürün, uzanacak bir yer bulun ve yıldızlara bakın. Gece gökyüzünde ne gördüğünüzü belirlemenize yardımcı olacak bir mobil uygulama bulabilirsiniz.

Herşeyin sonu olduğu gibi bugünlerin de sonu gelecektir. Evinde kal Türkiye! Virüsü sağa sola yayma!”

Hedeflerinize ulaşmanıza ve geliştirdiğiniz özdeğer duygusunu yansıtmanıza yardımcı olacak şeyleri kendinizde canlandırırsanız, yeni ve daha sağlıklı bir yöne gitmeye başladığınızı farkedersiniz.

Etkili bir olumlama gerçekleştirebilmek, nasıl bir yol izleyeceğinizi bilmekten geçer. Özbenliğinize yakınlaşabilip, benlik saygınızı arttırabilmek için, yalnız kalabileceğiniz huzurlu bir ortam oluşturduktan sonra aşağıdakileri aklınızdan geçirmeye ve kağıda dökmeye odaklanın.

Kendiniz hakkında sahip olduğunuz olumsuz düşüncelerden birini seçin ve bu inanca karşı çıkan pozitif karşıtlığı yazın.
Örneğin, sık sık “Ben çok fazla hata yapıyorum” diye düşünebilirsiniz. Bunu, “Yetenekli ve tecrübeli biriyim”e dönüştürebilirsiniz.
Olumlamalarınızı kısaltın, böylece hatırlamanız daha kolay olacaktır.
Dört veya beş kelimelik kısa ifadeler bile çok güçlü olabilir.
• Olumlama cümlelerinize “Ben” veya “Benim” ile başlayın.
Kendiniz hakkında bir onaylama olumlaması yaptığınızda, özne siz olursanız etkisi daha hissedilir olacaktır. Duygunuzu katarak “Olumlu olmayı seçiyorum”, demek “Aklıma olumlu düşünceler geliyor” demekten daha etkilidir.
• Olumlamalarınızı şimdiki zamanda yazın.
İstediğinizi şimdi deneyimliyormuşsunuz gibi yazın. Gelecekte değil, şimdi. Örneğin, “Kendi değer ve değerimi kolayca görüyorum”, “Kendi değer ve değerimi kolayca göreceğim” den daha etkili bir olumlama cümlesidir. Belli bir tarih veya “üç ay içinde” gibi zaman sınırlamaları koyarsanız arzu ettiğiniz şeyin ne zaman olabileceğini sınırlarsınız.
• Olumlamanıza “İstiyorum” veya “İhtiyacım” ile başlamayın. İstediğiniz ve ihtiyaç duyduğunuz konuda olumlama enerjisini yükseltemezsiniz. Bunun yerine, zaten sahip olduğunuz ve istediğiniz gibi olduğunuz için minnettar olduğunuzu ifade edin.

• Tüm cümlelerinizde olumlu ifadeler olduğundan emin olun.

Kendinize olumsuz davranış, düşünce ve istekler iletmeyin.
Ben olduğum için mutluyum”u kendinize sık sık hatırlatın.
Sevgi harika bir enerjidir, sevgi ile kalın!

 

Lider kendisine bağlı olarak çalışan ekip arkadaşlarının mutlu çalışması için, onların motivasyonlarını yüksek tutmalı ve gereken her şeyi yaptığından emin olmalıdır.

 

Motive çalışan bir ekip daha iyi performans gösterecek ve hedeflere ulaşırken daha fazlasını başaracaktır.

Liderin vizyonu olmadan takdir ve takip edilmeyi beklemesi fayda getirmeyecek bir tutumdur.
Vizyon oluşturduktan sonra, ekip üyelerinize ilham vermek ve motive etmek için liderlere ya da lider adaylarına ilham verebileceğini düşündüğüm, sektörde uygulanmış ve olumlu dönüşler alınmış ipuçlarını paylaşmak isterim;

• Örnek olun

Eğer ekibinize ilham vermek istiyorsanız, davranışlarınızı ekibinizden beklentinize göre ayarlamanız gerekmektedir. İşe vaktinde gelmek, onların işe erken gelmeleri için örnek teşkil edecektir. İşe geç kalırsanız, öğlen yemeklerini uzun tutarsanız ekibiniz sizden ipin ucunu alır ve aynı şekilde davranabilir. Takımın parçası olduğunuzu unutmamanız gerekmektedir.

• Size saygı duymalarını sağlayın

Saygı kazanmak istiyorsanız, siz de ekibinize saygı duyduğunuzu göstermelisiniz. Yol boyunca yanılsalar bile, onlara destek olduğunuzu hissettirmelisiniz.

• Erişilebilir olun

Kriz anlarında ya da endişelenecek bir durumla karşı karşıya kaldıklarında, özetle ihtiyaç duyduklarında her zaman erişilebilir olmalısınız. Onlar için orada olduğunuzu benimsediklerinde takıma bağlılıkları artacaktır. Kapınızı her zaman onlara açık tutmalısınız.

Cesaretlendirin

Çemberin dışında düşünebilen, zamanında sonuç veren veya hedeflerini tutarlı bir şekilde yerine getiren takım üyelerini teşvik edin. Birkaç nazik, cesaret verici söz ile ilham vermeniz onları motive edecektir.

• Ekibinizi iyi tanıyın

Ekip arkadaşlarınızı özgeçmişlerinde yazandan daha fazla tanımak sizin önemli görevlerinizden biridir. Onlar ile etkileşim halinde olup, ilgi alanlarını ve aile hayatlarını keşfedin.

• Birlikte eğlenin

Ofiste gün içerisinde birlikte eğlenmeye zaman ayırın. Örneğin, ofisinizde bilardo masası ya da oyun odası varsa birlikte oynayabilir, dinlenme alanlarında sohbetler yapabilir, beraber yemek yiyebilirsiniz. Birlikte eğlenmek sizin ve onların üzerindeki stresi azaltmalarına fayda sağlayacak, orta ya da uzun vadede verime dönüşecektir.

• Cuma akşamı damak tadınıza uygun yeme&içme günü yapın

Ofisinizin damak ve yerleşim durumuna uygun ortak bir yiyecek&içecek belirleyin. Cuma akşamları pizza, lahmacun, çiğ köfte, kahve günü gibi belli bir gün oluşturun. Bu tarz günlerde biraraya gelmeniz birbirinizi daha iyi tanımıza katkı sağlayacaktır.

• Açıkça övün, özel eleştirin

Övgü duyunca mutsuz olan insan yoktur. “Eline sağlık” demek, “Teşekkür”etmek, “Harika bir iş çıkardın”ı duymak herkese moral ve motive verir, takdir edilenin etrafındaki arkadaşları da aynı onayı alabilmek için motive olurlar. Ekibinizdekileri eleştirmek söz konusu olduğunda ise herkesin gözü önünde yapmaktan kaçının.

Başarıları kutlayın

Ekibinizle bir başarıyı kutlamak, basit bir “teşekkür” den daha fazlası olmasının gerektiği beklentisi oluşturabilir.
İşten sonra birlikte kutlamaya gitmek onları şevklendirecektir.

 

• Empatik ve iyi bir dinleyici ve olun

Çevrenizden ilham alabilmek ve motivasyon için empatik ve iyi bir dinleyici olmanız gerekir. Toplantılarda ekip üyelerinin söylediklerini bölmeden dikkatlice dinleyiniz. İyi bir dinleyici olduğunuzda onları umursadığınızı hissettirir, eksik ve ihtiyaçlarını keşfederek gelişimlerine katkıda bulunabilirsiniz.

 

• İletişiminizde açık olun

Takım olarak hedeflerinizi belirlerken vizyonunuz net olsun. Planlarınızı ayrıntılı olarak açıklayın. Düzenli toplantılarınız olsun. Beklenmedik toplantılar ayarlayarak ekibinizi şaşırtmanız faydadan çok zarar getirecektir. Ekibinizi hedeflerinize ulaşma yolunda daima haberdar edin ve güvenlerini kazanın.

Ekibiniz ile en iyisini nasıl ortaya çıkardığınız ve onları motive ederek belirlediğiniz hedeflere ulaştırmanız sizi diğer takım liderlerinden ayıracaktır.

Peki siz, takımınızı nasıl motive ediyorsunuz?

Haftasonu vaktimi nasıl değerlendireceğimi bilmiyorum; buralarda yapılabilecek hiçbir şey yok.” demeden önce aşağıdaki önerilere göz atabilir, An’ın tadını çıkarabilirsiniz.

1) Parka gitmek
Dilerseniz aileniz veya bir arkadaşınızla gidebilirsiniz. Çöpleri yerlere atmamak kaydı ile çekirdek çitleyebilir, dondurma yiyebilir, kulaklıkla sevdiğiniz müzik eşliğinde oturarak ya da yürüyüş yaparak parkta keyifli zaman geçirebilirsiniz. Parkta oyun oynayan çocukların yaşam enerjisi size iyi gelecektir. Hatta sığabileceğiniz bir salıncak varsa sallanın.

2) Sahile gitmek
Kumsalda yürümek hem keyiflidir hem de yararlıdır. Kumsalda yürüyerek, düz yolda yürüyerek yaktığınız kalorinin iki katını yakmış olursunuz.

3) Kütüphaneye gitmek

Okumak hayatınıza harika renkler katar. Okumak istediğiniz kitap türlerinde daha fazla çeşide ulaşmak isterseniz bulunduğunuz semtteki kütüphanenize gidebilirsiniz. Okumak istediğiniz kitaplara ücretsiz erişmek sizi mutlu edecektir.

4) Günübirlik turlara katılmak
Şehirden sıkıldı iseniz yorgunluk atmak ve kısa süreli de olsa nefes almak istiyorsanız günübirlik turlara katılın, pişman olmazsınız.

5) Çok sevdiğin birini aramak ve ona vakit ayırmak
Uzun zamandır ihmal ettiğiniz sevdiklerinizi arayın ve onlarla keyifli vakit geçirin.

6) Bir tutku edinmek ve takip etmek
Yapılan araştırmalar başarılı insanların kendileri için önemli ya da eğlenceli aktiviteler için zaman ayırdığını gösteriyor. Yaşam dengenize katkı sağlayan etkinlikleri bulun ve sıklıkla uygulayıcısı olun.

7) Sinemaya gitmek
Canınız kimse ile konuşmak istemiyorsa birkaç saatliğine sinemaya gidebilir, dış dünyadan soyutlanıp filme odaklanarak zihninizi dinlendirebilirsiniz.

8) Alışveriş yapmak
Alışveriş günlük can sıkıntılarını avutmak için başvurulabileceğiniz yöntemlerden biridir.
Alışveriş sizin için bir bağımlılık değil, kendinizi daha iyi hissetmek için zaman zaman başvurduğunuz küçük bir yöntem ise alışverişe çıkabilirsiniz.

 

9) Bir lezzet durağını ziyaret etmek
Ruh halimiz ve yediklerimiz arasında yakın bir ilişki vardır. Yeni lezzet durakları keşfedebilir, yemek aktivitesini eğlenceli bir hale dönüştürebilirsiniz.

10) Evde keyifli vakit geçirmek
Eşyalarınızı düzenlemek, yemek yapmak, TV&film&dizi izlemek, uyumak, sevdiklerinizi misafir etmek, uzun ( kişisel bakımlı ) duş yapmak, temizlik yapmak, puzzle yapmak, yazı yazmak, resim çizmek, meditasyon yapmak, el işleri ile uğraşmak, kitap okumak evde iyi hissetmenizi sağlayacak aktivitilerden birkaçıdır. Size iyi gelecek aktiviteleri evinizde de gerçekleştirebilir, moralli bir şekilde yeni haftaya başlayabilirsiniz.

Can sıkıntısını “Yapacak bir şey yapmamaktır.” olarak tanımlayabiliriz. Genellikle, birey bulunduğu duruma ya da yapmakla yükümlü olduğu faaliyete ilgi eksikliği yaşar, bireye zorluk veren ve hoş olmayan bir duygu hali yaşatır.

İnsanlık tarihinin başlarında, atalarımız günlerinin çoğunu yiyecek ve barınma mücadelesi ile geçirdikleri için canlarının sıkılmasına fırsat kalmıyordu. 18. yüzyılın sonlarına kadar insanoğlu can sıkıntısı kavramına tanım yapamayacak kadar uzaktı. Aydınlanma ve Endüstri (Sanayi) Devrimi ile birlikte can sıkıntısı da insan ruhunda yerini aldı.

Günümüzde hemen herkes yaşamı boyunca can sıkıntısına maruz kalır. Can sıkıntısının akut ( geçici ) ya da kronik ( uzun süreli devam eden ) olma durumu ruh sağlığınız için önem arzeder.

Akut can sıkıntısı, kişiyi başarıya itebilecek bir fırsat olabilirken, kronik can sıkıntısı madde bağımlılığı ya da kumar bağımlılığı gibi sentetik mutluluğa sürükleyebilir.

 

Tahmin edilebilir ve tekrarlayıcı olan her deneyim sıkıcı hale gelir. Genel olarak, aynı şeyin çok fazla olması ve rutin, kişinin yaşamsal sevincinde eksiklik ve tuzağa kapılma hissine neden olabilir.

Yeni ve eğlenceli deneyimler yaşanırken beyin de bu durumdan etkilenir ve mutluluk hormonu salgılanmaya başlar. Aynı şeyleri tekrar tekrar yaşamak beynin hoşuna giden bir durum değildir. Bu duruma karşı koymak ve sıkıntınızı yenmek için yeni ve heyecan verici bir şey denemek zorundasınız.

 

Bunun için aşağıda aksiyona geçmesi çok da zor olmayan birkaç öneri size iyi gelebilir;

– Yemek ile ilgili sorunlar yaşıyor olabilirsiniz. Bedeninize kulak vererek gerçekten ihtiyacınız olanı seçerek yemek düzeninizi yeniden yapılandırabilirsiniz.
– Denemek, öğrenmek veya başarmak istediğiniz her şey hakkında kitaplar okuyabilirsiniz. Videolar izleyebilir, eğitimlere katılabilirsiniz.
– Minimalist yaşam tarzı daha az bunalmış hissetmenize yardımcı olabilir. Evinizdeki eşya ve hayatınızdaki insan fazlalıklarından kurtulup, zamanınızı ve paranızı sadece ihtiyacınız ve kendi pozitif enerjiniz için harcayabilirsiniz.
– Meditasyon yapabilirsiniz. İnancınız doğrultusunda meditasyon yapmak, bir an için yavaşlamanız ve kendinizi dinlemeniz yararlı olabilir.
– Bir kişisel bakım rutini geliştirebilirsiniz. Egzersiz yaparak, iyi beslenerek ve dinlenmeye yetecek kadar zaman bularak, kişisel bakım gurusu olma yolunda iyiliğinizi kanıtlayın, asıl fayda ancak restorasyonda saklıdır. Araştırmalar öz bakımın bağırsaklarımızdaki florayı iyileştirdiğini göstermektedir. Bağırsak ve beyin arasında doğrudan bağ olduğundan, ruh haliniz ve duygularınız daha da etkilenebilir. Özbakım süreçlerinizi geliştirirseniz duygularınız dengelenebilir.
– Yeni şeyler öğrenebilirsiniz. Kendinizi eğitmek sıkıcı olmak zorunda değildir. Ne hakkında tutkulu olduğunuzu bildikten sonra öğrenmek sizin için keyif haline gelecektir.
– Hayatınızla ilgili güzel gelişmeleri hatırlamanıza yardımcı olacak bir karalama defteri oluşturabilirsiniz.
– Eğer evcil bir hayvanınız varsa, boş zamanınızı harcamak için gerçekten eğlenceli bir yol mümkündür. Muhtemelen zaten temel komutları bilirler, bu yüzden onlara “Pati Ver Komutu” gibi daha zorlu bir şey öğretmeye çalışabilirsiniz.
– Yoğun bir bölgeye seyahat edebilir ve kalabalık aktiviteyi izlemek için oturup, insanları gözlemleyebilirsiniz.
– Koleksiyon yapmak eğlenceli ve düşük maliyetli bir hobidir ve uzun vadede çok değerli bir koleksiyona ulaşma ihtimaliniz de olabilir.

Yaşamında yenilik ve heyecan arayan insanlar can sıkıntısını daha çok hissetme tehdidi altındadır; risk alarak sıkıntılarının gitmesine çözüm bulmaya çalışırlar.
Ruhen ve bedenen yorulmak kişiyi can sıkıntısına sürükleyebilir. Enerjinizi haketmeyecek insanlara harcamış olup olmadığınıza artık kendinize bakmanız ve dikkat etmeniz gerektiğine işaret olarak kabul etmenizin zamanı gelmiş olabilir.

Honoré de Balzac “Sıkıntınızın sırrı sizin elinizde değil başkalarının elindedir “ sözüyle bu görüşü destekler.

Can sıkıntısı hoş olmayan bir duygu hali olmakla birlikte ruhun ve bedenin kırmızı alarmıdır. Bu alarm kronik hale geldi ise bir uzman bir terapistten yardım almanın vakti gelmiş demektir. Dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu gibi kronik dikkat problemleri olan insanlar can sıkıntısı için yüksek bir eğilime sahiptir. Akut ise bu duygu durumunu kendinize sizi iyi hissetirecek ödüllendirecek eylemin ne olduğunu kendinize cevaplayarak fırsata çevirebilirsiniz. Belki de canınız sadece sıkılmak istiyordur.

Unutmayın Şair Atakan Gülgar’ın dediği gibi “İyi günlerin, Cesur kararlara ihtiyacı vardır.”

 

Kendinize kim olduğunuzu sormayı deneyin, cevap verebiliyor musunuz?

 

Bu soruya “Elbette”, “Tabii ki evet” karşılığını vereceksiniz. Peki, kendinizi tanıyorsanız, kendiniz hakkında tam olarak neler bildiğinizi hiç düşündünüz mü?

 

Nerede durduğunuzu, durduğunuz yerde neye ihtiyacınız olduğunu sorguladınız mı? Kendinizi o kadar iyi tanımıyorsanız, “Ben Kimim?” sorusuna yeterli cevabı veremezseniz ancak hasbelkader veya şans eseri yaşamınıza devam edersiniz.

Huzur ve mutluluğu bulmanın özü, kim olduğunuzu keşfetmektir.

 

Huzur ve mutluluğa erişebilmek için, varlığınızın her saniyesini birlikte geçirdiğiniz tek kişiyi yani kendinizi tanımak zorundasınız. Özbenliğinizden kendinize bakmak zordur. Kendinizi bir başkası gibi görüp sorular sorarak, kendinizi tanımaya başlayabilirsiniz.

Değerlerinizi, tutkularınızı ve hedeflerinizi öğrenmek için aşağıdaki soruları kendinize sorun ve odaklanarak cevap verin;
– Ne ile meşgulken zamanın akıp gittiğini anlamazsınız?
– Kötü bir durum ya da olay ile karşılaştığınız durumlarda kendinizi daha iyi hissetmek için ne yaparsınız?
– Yapmaktan ya da size yapılmasından hoşlanmadığınız şeyler nelerdir? Böyle durumlarda kendinizi nasıl hissedersiniz.
– Yaşamınızda neleri değiştirmek ya da nelerin değişmesini istersiniz?

Soruları bir kağıda yazıp cevapladıktan sonra karakteriniz ile ilgili bildiğiniz herşeyi yazıp ekleyin. Kurduğunuz hayaller gerçek olmuş gibi hissetmeye odaklanın ve hislerinizi tanımlayın.
Kim olduğunuzu ifade ederseniz daha mutlu olacaksınız. Kendinizi tanıdığınızda, kötü alışkanlıklarınıza direnmenin yollarını bulacak ve sizi motive eden şeyin ne olduğunu anlayacaksınız.

İrade gücünüzü, hangi değerlerin ve hedeflerin sizi harekete geçirdiğini göreceksiniz. Değerlerinize ve tercihlerinize bağlı kaldığınızda, “hayır” demek istediğinizde hayır demeyi, “evet” demek istediğinizde evet diyebilmeyi öğreneceksiniz. Farkındalığınız artacak, empati yeteneğiniz gelişecektir.

Gerçekte kim olduğunuz, daha canlı hissetmenize yardımcı olacak ve yaşam tecrübenizi daha zengin, daha heyecanlı ve daha keyifli hale getireceksiniz.
Kendini keşfetme sürecinin değerli olup olmadığına karar vermek size kalmış olsa da kendini tanımanın faydalı olduğu konusunda bana güvenebilirsiniz.

Herkes girişimci olabilir. Girişimcilikte başarı eğitimle elde edilemez. Belli prensipler dizini içerisinde yolunuzu çizerseniz, siz de girişimci olabilirsiniz.

Başarılı olmak ve sürdürülebilir başarıyı yakalamayı yetenek destekler.

Girişimcilik yeteneğiniz olmasa bile, bu yeteneğe sahip insanlarla işbirliği halinde olup, kendi işinizi kurduktan sonra devamlı başarıyı da sağlamanız mümkündür.

Vikipedi Girişimciyi “ Ticaret, sanayi gibi alanlarda sermaye koyarak bir işi yapmaya girişen, kâr amacıyla riski üzerine alan kişidir. Girişimci mal ve hizmet üretebilmek için bütün üretim öğelerini en iyi koşullarda bir araya getirir.” olarak tanımlamıştır.

Girişimci olmak, beyaz ya da mavi yaka çalışan hemen hemen herkesin hayalidir. Büyük bir çoğunluğun hayalinin temelinde belli mesai saatlerine bağımlı kalmadan para kazanmak yatar. Çok para kazanıyor olmak, paraya para dememek için koşturmak aslında gerçek girişimci kafalarına aittir. Bu akıllarda paraya çok meraklı oldukları anlamına gelmesin. Para, yapılan işlerin başarısını tespit etmede önemli bir göstergedir.

Başarmak ve başarı girişimciyi motive eder, ayakta tutar. Bu kafaya sahip insanlar yorulmadan gece gündüz demeden çalışabilir enerjiye sahiptir.

 

Gerçek girişimci kafasına sahip bir birey 100 başarısızlıkta demotive olmazken, 1 başarısında 100 kez başarılı olmuş kadar motive olur.
Konfor alanından çıkmaktan korkmazlar. Erken yaşta proje üretmeye ve ticari faaliyetlere başlarlar. başında belki yenilseler bile küllerinden yeniden doğup, eski hatalarından ders alarak yeni girişimlere dahil olurlar. Yani, üretmek ve başarmak için parasız kalmaktan hatta sokakta bile kalmaktan korkmadan ideallerine uygun disiplinle hareket ederler. Tanımda da anlatıldığı gibi risk almaktan korkmazlar. Daha fazla getiri için daha fazla risk almaya razı olurlar.

Hata yapmaktan çekinmezler.

Girişimci ruhun temelinde varolandan memnuniyetsizlik durumu otoriteye isyan etmek yatar. Etrafına ve dünyaya geniş açıyla bakar, bir ürün ya da bir süreç eksiği ararlar. Gözlem ve araştırma yetenekleri çok gelişmiştir. İyi bir gözlemleyici ve araştırmacıdır.

Takım çalışmasına yatkın olurlar.

Etraflarında amacına uygun farklı farklı yetenekleri olan insanlarla işbirliği yaparlar. İşbirliklerini dostlukla pekiştirir, güvenilir imaj çizerler. Girişimci olmaya karar verirseniz tek başınıza yetemezsiniz. Etrafınızda farklı yeteneklere sahip insanlardan yardım almanız gerekir.

IKEA’nın Yaratıcısı Ingvar Kamprad‘dan Kulak Verilmesi Gereken 8 Tavsiyesi girişimci olma yolunda destekleyici bir içeriğe sahiptir;

  • Bir fikriniz mi var? Güvendiğiniz biriyle etraflıca düşünün ama ayaklarınız yere bassın. Rüyalar güzeldir fakat gerçeklik hissini kaybetmemelisiniz.”
  •  “Eksiklerinizi tamamlayın. Her şeyi bildiğini düşünen insanlar felakettir. Benim bir çok eksiğim vardı ama becerikli çalışanlarımla açığımı kapattım.”
  • 8 saat mesaiyi unutun. Gerçek bir girişimcinin zaman çizelgesi yoktur.”
  • Alçak gönüllü olun. Çevrenizde her zaman sizden daha iyisini yapabilecek ve daha iyi olan birileri vardır.”
  • “Onları dinleyin fakat kararları kendiniz verin. Bir grubun asla sorumluluğu olmaz. Sadece siz mesulsünüz.”
  • “Liderlik, motive etmektir ve ilk sizden görmeleri iyi bir örnektir. Eleştirmeyi unutmayın fakat olumlu olanlarla başlayın.”
  • “Hata yapma korkusuna direnmek zaman zaman tuzağa düştüğüm bir konu. Her şeye rağmen başarısızlıklarınız olabilir, öğrenmeye bakın.”
  • “Rehavete kapılmayın. İşler yolunda gitmeye başladığında tatmin duygusunu koruyun fakat önünüze de bakmayı unutmayın.”

Konfüçyus der ki; “ Sevdiğin işi yap, hayatın boyunca çalışmak zorunda kalma.”

Günümüzde bu sözü uygulamak ezici çoğunluk için imkan dahilinde değil. Seçimleriniz, tercihleriniz sizi belli noktalara getirse de bulunduğunuz coğrafya, sizi dünyaya getiren ebeveynleriniz ve o coğrafyanın koşulları her zaman ideal dünyada yaşayabilme fırsatı sunmayabiliyor.

Çocuklukta sorunlarınızı ve problemlerinizi ağlayarak çözebilirdiniz. Artık büyüdünüz, kendi ayaklarınızın üzerindesiniz. Çalışma ortamınızı daha keyifli hale getirmek için Pazartesiye bakış açınızı değiştirmekle başlayabilirseniz, sendromsuz güzel bir Pazar akşamı geçirebilirsiniz.

Pazartesi günkü depresif, umutsuz ve yorgun olan ruh haliniz, performansınız ve verimliliğiniz etrafınızdaki insanlar üzerinde olumsuz bir etki bırakabilir. İşyerinde mutsuz olduğunuzda, etrafınızdakilerin mutlu olmasını çok zorlaştırabilirsiniz. Çoğu zaman pazartesi sendromu yaşayan tek bir çalışan bile o işyerinde negatif dalga meydana getirebilir.

Kendinize neyin yanlış olduğunu sormakla başlayın. İyi hissetmek için iş yerinizde neden mutsuz olduğunuzu tanımlamanız ve düzeltmeniz gerekiyor. Sizi rahatsız eden şeyin açıklığa kavuşturulması, çözüm bulmakta aktif olmaya, pozitif bakış açısı ile çalışmanıza yardımcı olabilir.

  • Önceki haftadan itibaren potansiyel olarak biriken işten aşırı stresiniz olabilir. Cuma öğleden sonraya sizi strese sokacak görevlerinizi mümkün olduğunca az sayıda bırakmaya gayret edin. Böylelikle, bir sonraki haftanın başlangıcı çok daha iyi hale gelecektir.
  • Yapmanız gereken zor işleri takıntı haline getirmeyin. Pazar akşamı sizi işte motive eden işlerinize odaklanın. Eğer aklınıza motive edecek hiçbir unsur gelmiyorsa oradan ayrılmanın zamanı gelmiştir.
  • İşi işte bırakın. Aklınızda işlerinizi döndürmeyin. Daha önceki işlerinizi nasıl hallettiyseniz bunlar da öyle hallolacaktır.
  • Pazar gecesi erken uyuyun, sabaha erken ve dinlenmiş başlayın. Zaman baskısı olmadan keyifli bir kahvaltı, sabah yürüyüşü ya da yapmaktan keyif aldığınız sabah faaliyetleriniz varsa onlar ile güne başlamak gün içerisinde daha motivasyonlu olmanızı sağlayacaktır.
  • Pazartesi günü en sevdiğiniz ya da yeni aldığınız bir kıyafetinizi giyin. İyi göründüğünüz zaman kendinizi iyi hissedeceksiniz.
  • Ruhunuzu olumlayın. Pazartesi sabahı işe giderken sevdiğinizi müziği dinleyin. Ofise geldiğinizde şikayet eden negatif herkesten kendinizi uzak tutun.
  • Kendinizi neşelendirmenin en iyi yollarından bir tanesi de başkasını mutlu etmektir.
    Bir çalışma arkadaşınıza iltifat edebilir, bir müşteri için iyi bir şeyler yapabilir, sokakta tanımadığınız birisine yardım edebilir yada başkasının gününü daha iyi hale getirmenin başka bir yolunu bulabilirsiniz.
  • Pazartesi gününün başında en büyük ve en karmaşık görevlerle uğraşmak yerine, daha kolay ve daha rutin işlere zaman ayırın. Önünüzdeki toplantıları planlarken, onları salı ve çarşamba günleri programlamaya çalışın. Bu, haftasonundan çıktıktan sonra Pazartesi’ye daha kolay bir şekilde başlangıç yapmanıza yardımcı olacak.

    Pazartesi günü ofiste hoşunuza giden şeyleri yapmaya odaklanın.

  • Kendinize çalışma sonrası planlar yapın. Pazartesi günleri dört gözle bekleyeceğiniz bir etkinlik oluşturun. Pazartesi günü ve diğer günler sizin için çalışmaktan ibaret olmasın. Akşam arkadaşlarınızla dışarda yemek etkinliği, o gün sevdiğiniz bir TV dizisinin olması ve TV karşısında abur cubur etkinliği yapmak vb. etkinlikler sizi motive edecektir.

Depresyon ve umutsuzluk duyguları ile yorulmak yerine mutluluktan yorulmanız dileklerimle!

Etkileşim halinde olduğunuz insanlar, size mutluluk ya da mutsuzluk verecek konuların en başında yer alır. Mobing üzerinizde mutsuzluk hissi verdiği için mutsuzluk veren insanlar üzerine özellikle düşünmeli ve kendinizi onlardan korumalısınız.

İşyerinizde ya da özel hayatınızda size karşı güç kullanılmaya çalışıldığını, korkutulduğunuzu, tehdit ve zorlamalar ile üzerinizde egemenlik empoze edilmeye çalışıldığını seziyorsanız zorbalıkla yani “Mobing” ile karşı karşıyasınız demektir.

Mobing’i, aşırı denetleyici, daima güçlü olmak isteyen, sadece kendini düşünen, temelde kendi özgüveni eksik kişiler uygular. Bu kişiler, empati becerisinden yoksundur. Kendinden üst seviyedeki kişilere işleri düştüğünde işlerini halledebilmek için hürmetkar ve güleryüzlü davranırlar. Kendi seviyesinden aşağıdaki insanları yok sayar, kullanır ve sömürürler. İstedikleri olmadığında öfke ve stres yaratırlar.

Mobing’e, çalışkan, zeki, ahlaklı, işinde ve iletişimde becerikli, yaratıcı kavrayışı olan, özgüveni zedelenmeye açık, iyi niyetli çalışanlar daha çok maruz kalırlar.

Mobing uygulayan kişilere, konuştuğunuz frekans ve beden dili önemlidir.Bu kişi ya da kişilerle geçinmek için kendinizi ezdirmeyin.Derin derin nefes alın, artık büyüdüğünüzü ve yetişkin insan olduğunuzu kendinize anımsatın. İçinizdeki kırılgan çocuk modunuzu asla belli etmeyin, o çocuk modunuzdan çıkın. Kimse sizinle aşağılayıcı konuşamaz.
Mobing sadece iş hayatınızda değil, evliliğiniz ya da sosyal ilişkilerinizde de karşınıza çıkabilir. Mobing ile dayak vb. fiziksel şiddetin psikolojiye eşdeğer karşılığı olan psikolojik dayak ile acıyı ruhunuzda hissedersiniz. Savaş alanındaymışcasına bu şiddet karşısında pasif kalabilir ve çaresizliğe düşebilirsiniz.

Suçu kendinizde ararsınız, aramayın.

Öncelikle bu durumun, sizin kendinizle süpheye düşmeniz için gerçekleştirilen oyunların sonucu olduğunun farkına varmakla başlayın. Artık küçük bir çocuk değilsiniz, birileri tarafından beğenilmeye onaylanmaya ihtiyacınız yok.
Yeni çağın ofis sorunlarından biri olan mobingte akla ilk gelenin aksine, bu zorbalığı sadece yöneticilerinizden görmezsiniz. İş arkadaşlarınızdan da mobing yaşayabilirsiniz.
Mobing ile mücadeleye başlamadan önce sadece size mi kasıtlı yapılıyor yoksa diğer çalışanlara da aynı şekilde davranılıyor? bunu anlamaya çalışın. Diğer insanlara da aynı şekilde davranılıyorsa, durumun kişisel olmaması sizin için iyi haber. Toplu hareket ederek aşağıda bahsedilen ipuçlarından yola çıkıp içinde bulunduğunuz duruma uygun süreç yönetimini hayata geçirebilirsiniz. Sonucu ne olursa olsun sessiz kalmayın, içinize atmayın. Aksi takdirde ruhunuzda açılan manevi yaralar sağlığınızı etkileyecektir. İster sessiz kalın bahtınıza çıkan bir hastalıkla deneyimleyin, ister sesinizi çıkartın ve hasta olmayın, seçim sizin.

Mobing size kasıtlı yapılıyorsa, işyerinizdeki kişi için tehdit unsurusunuzdur. İş arkadaşlarınızdan mobinge uğruyorsanız kesinlikle vakit kaybetmeden üstlerinize haber vermeniz gerekmektedir.

Günümüzde istatistik sonuçlarına bakıldığında üstlerin astlarına daha fazla mobing yaptığı sonuçlarına ulaşılmaktadır.
Sizi ofisten gönderme amacında olan yönetimin ya da yöneticinizin, çalışma arkadaşlarınızın alt metinde ne yapmak istediğini iyi anlamaya çalışın. Sizden memnun değillerse ya da küçülmek istiyorlarsa tazminat vermemek için üzerinizde yıldırma politikası uygulanmaya başlanmış olabilir. Yöneticiniz ya da çalışma arkadaşınız sizi kıskanıp kendisine tehdit olarak görüyor olabilir. Son ve pek akla gelmeyen seçenek ise narsist ile karşı karşıya kalmış olma ihtimalinizdir.

Size tazminat vermemek için yıldırmaya çalışıyorlarsa; 90’lı yıllarda işgüvencesi yoktu, 2003’ten itibaren personelin korunması yönünde önemli düzenlemeler geldi.

Mümkünü varsa güvendiğiniz bir tanıkla, belge ile ( mail saklamak olabilir ) mobing kayıt altına alınmalıdır. Mahkeme ile uğraşmayı sevmiyorsanız, hızlı bir şekilde yeni bir iş bulup o ortamı terk etmeniz gerekiyor. Çalışmaya çok mu ihtiyacınız var? Sağlığınızdan olursunuz, bakın şaka değil. Sizden ve sağlığınızdan kıymetli hiçbirşey yok. Soruna odaklanıp boğuşmayın, mahkemeye gitmeye niyetiniz yoksa karlı çıkmayacaksınız.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın bu konuda çok ilgili olduğunu da ayrıca bilmelisiniz.

Özetle iki seçenek var, ya hakkınızı ülkedeki adaletle arayacaksınız, istemiyorsanız ilahi adalete bırakacaksınız. Bu durumun başka çözümü yok.
Yöneticiniz sizi kendisine tehdit olarak görüyorsa; rekabet ortamında olduğunuz için kıskançlık hissedebilirsiniz. Bu durum karşısında karşınızdaki kişi ile mücadele için, kabul etmeniz gereken, herkesin biraz kıskanç olduğu gerçeğidir. Kimisi kıskançlığı gizleyemez ortaya koyar, kendini engelleyemez. Bu durumda; iyi üstün kavrayışa sahip olduğunuzu yani yöneticinizden daha üstün olduğunuz için mobinge maruz kaldığınızı kendinize anımsatın. Yöneticiniz farkında olmadan var olmaya çalışıyor, güçlü bir insan olma konusunda kendini ispatlamaya çalışıyordur. Kıskançlık duygusu sebebi ile size zarar verip yok etmeye uğraşıyordur. Bu durum sizi öfkelendirebilir. Öfkenizi yöneticinize kusmak isteyebilirsiniz. Duyguların doğal olduğunu kabullenin, stratejik olun, her konuda tepki vermeyi ve onu yargılamayı bırakın. Karşınızdaki insanın acizliğini farkedip kabullendiğinizde bu durum düşüncelerinize yansıyacaktır. Düşünceleriniz sizi oluşturur. Düşüncelerinizi kontrol etmeye başladığınızda bu durum hareketlerinize yansıyacaktır.

Yöneticiniz üzerinde güven ortamı oluşturun. Sakinliğinizi elinizden bırakmayın.

Kurumsal firma çalışanıysanız İnsan Kaynakları departmanına haber vermeniz gerekmektedir. Elbette organizasyonlar her zaman istediğiniz gibi kusursuz olmayabilir. İnsan kaynakları departmanı çalıştığınız şirkette sizi sonuca ulaştırabilecek bir birim olmayabilir. Çalıştığınız şirkette insan kaynakları departmanı olmayabilir. Güvendiğiniz arkadaşlarınızla bu durumunuzu paylaşın, omuzlarınızdaki yükün bir parça hafifleyebildiğini farkedeceksiniz. Kendiniz için, yöneticinizle sürtüşmeyin onu destekleyin. O kişinin içindeki güç kaygısına iyi gelecektir. Ilımlı olun, kendiniz için ılımlı olun. Kıskanç yöneticinizi aynalayın. İnsanlar ortak nokta buldukları insanlardan hoşlanır. Yöneticinizle aynı frekansı yakalamaya çalışın. Ona üzgün bir durumdaysa üzgün, sevinçli ise sevinçli yaklaşın. Ama bunları belli etmeden yapın ki bilinçaltını etkilesin. Bu teknik aradaki bağı birden arttığını ve ilişkinizin güçlendiğini fark edecek ve siz rahat edeceksiniz. Kendinize ve gücünüze inanın.
Her ne yapacaksanız neye karar verecekseniz kendiniz için yapıyor olduğunuzu unutmayın. Mobingin üstesinden gelme sürecinde sabır etmeniz gerekiyor, dilediğiniz ortam hemen oluşmaz. Boyun eğmeyin, kendi kararınızın arkasında durun. Sizi sizden başkasının başkasının onaylamasına gerek yok, yaptıklarınızın arkasında durun. Siz elinizden geleni yaptıysanız siz kendinizden memnun olun yeterli, gerisi teferruattır. Beğenilmek isteğinizde haklısınız, iyi hissetmek için öncelikle sizin kendinizi beğenmeniz ve onaylamanız gerekiyor. İyi hissetmemeyi seçtiğinizde, sağlığınız, aile hayatınız ve sosyal çevre hayatınız da bu durumdan olumsuz etkileniyor.
Bir narsist ile karşı karşıya kalmış olma ihtimaliniz varsa; narsist insanlar bencildir ve dünya onların etrafındadır. Tam olarak istediği gibi olmayan şeyleri tümden reddederler. Dışardan çok güzel ve etkileyici görünebilirler. Öyle güçlü görünürler ki sorunu kendinizde sanarsınız. ”Ben birşeyleri eksik yapıyorum” “ Asıl sorun bende” gibi şüpheleriniz varsa narsist artık kanınıza girmiştir.

Bu tarz kişilik bozukluğu olan insanlar iyi gözlemci oldukları için, sizi iyi tanır ve zayıf yönlerinizi bilir, sonrasında sizi çok rahat manipüle eder.

Sizden istediklerini elde ettiğinde onun için artık yoksunuzdur. Narsist için iyi mi kötü mü diye asla karar veremezsiniz. Bazen gücü ile sizi etkileyebilmek için size olağanüstü iyi davranabilir. Tüm bunların altında yaşadığı kişilik bozukluğu ve özgüven eksikliği yatar. Onun tek amacı vardır güçlü ve ön planda olmaktır. Sadece kendi başarılı ve güçlü olsun ister. Kendinizi hem iş hayatında hem özel hayatta narsistten korumak için; sizi anlamasından umudunuzu kesmekle başlayabilirsiniz. Kendinizi hiçbir zaman ona anlatamayacaksınız. Derdinizi anlatmaya çalışmak, savaşmak sizi yorar, o yorulmaz. Hatta gerginlik ve çatışma sevdikleri için bununla beslenir. Haklı durumdayken susmak evet çok zordur. Oysaki narsistin derdi sizinle değildir haklı olmanız onun için birşey ifade etmez zaten sizi haklı görmez. O kişi sadece, kendinin güçlü olduğunu göstermek istiyordur. Bunu da aşağılayarak, ezerek, sebepsiz yere parlamalarla gösterir. Aslında o içindeki özgüven eksikliği duygusundan bunu yapıyordur, bunun da kimse tarafından görülmesini istemez. Bu tür kişilerle savaşmamanız aynı zamanda kendinizi ezdirmemeniz de gerekmektedir.

Çatışma halinde olduğunuz konularda içeriğe takılmayın.

Sakinliğinizi koruyarak ve kendinizden emin bir şekilde onu uyarın. Örneğin, “Sinirin önce bir geçsin, ondan sonra konuşalım” gibi karşılıklar vererek güçlü duruşunuzu sergileyin. Siz kendi arkanızda durunca size alışana kadar tavırlarının dozu artabilir. Sizin onunla işiniz olmadığını ve onun için bir tehdit oluşturmadığınızı anladığı zaman çıkışları azalacaktır.
Bu kişiler aynı zamanda göz boyamak için görevlerini yerine getirirken kusursuz olmaya çalışır. Ona iyi tarafları için teşekkür edin, takdir edin. Çünkü, sizi aşağılarken aslında kendini onaylatmak istiyordur. Evet sen bu işin pirisin, harikasın, sen daha iyisini yaparsın diye onu pohpohlayın. Kendiniz için yapın bunu. Kendi samimi arkadaş grubunuzda onun hakkında birbirinize içinizi dökün, hafiflersiniz.
Ona öyle eleştirin ki karşı koyamasın.

Tepkinizi kesinlikle birilerinin yanındayken göstermeyin.

Diğer insanlara mahcup olmamak için, haklı olsanız bile narsist kişi sizi mahçup duruma düşürür. Eleştirilerinizi yalnızken yapın. Sempatik maskesine güvenip sırlarınızı ona vermeyin, içinizi açmayın. Ona karşı daima temkinli ve özgüvenli olun.
Tüm bunları yapmak istemiyorsanız ve yapamayacağınıza inanıyorsanız yine işyerinizden ayrılmaktan başka seçenek yoktur. Her insan eşsiz ve benzersizdir. Sizi gerçek manada özel ve değerli kılan bunun farkında olmanız ve öyle de yaşamanızdır. Kendinize daha fazla değer vermeye ihtiyacınız varsa bunu değiştirebilme gücüne sahipsiniz.

Para olan ilişki durumunuzu anlamak isterseniz cüzdanınızdan başlayabilirsiniz.
Cüzdanınız eskimiş, karmaşık, içine para almayan bir cüzdansa, paralarınızı cüzdanınıza gelişi güzel bükerek yerleştiriyorsanız enerji akışında sorun yaşamanız kaçınılmazdır. Bu tutumlarınız paraya karşı olan olumsuz ve mesafeli duruşunuzu gösterir.

İçinizden ” Hakettiğim parayı kazanamıyorum, yapmak istediklerim için çok para lazım, hevesim hep kursağımda kalıyor ” vb. negatif düşüncelerin geçtiğini duyar gibiyim.

Öncelikle tüm bu negatif enerjiyi atmak için kendinize tekrar etmeniz gereken basit ve bir o kadar da tılsımlı cümleyi paylaşmak istiyorum; “Ben paranın mıknatısıyım, paranın heryerden gelmesine sevgiyle izin veriyorum“. Aklınızda oluşan şüphelerin önüne geçmek adına Albert Einstein ‘ın da desteğini eklemek isterim. Einstein der ki;

“İnsanoğlu, ağzından çıkan cümlelerin, beyninden çıkan düşüncelerin, bütün evreni dolaşıp tekrar onlara geri döndüğünü bilse eminim çok daha dikkatli olurdu”

Her enerjiye karşılık veren sayı dizisi vardır. Bu sayılar sekans ( sayısal dizi ) olarak yuvarlanmaya başlarsa günlük sorunlarınızı çözebilirsiniz. Beyaz bir kağıda mali durum düzenleme sayıları olan; 71427321893 ‘ü yazıp cüzdanınıza koyarak bereket ritüeline başlayabilirsiniz. Cüzdan çok küçük olmamalı, metal paralarınız ve bükmeden yerleştireceğiniz kağıt paralarınız için bölmeleri olmalıdır.

Para parayı yani benzer benzer benzeri çeker. Cüzdanınızda bolca para tutun.

 

Cüzdanınızda para tuttukça paraya dokundukça aranızdaki soğukluk ve mesafe günden güne azalacaktır. Banka kartı, kredi kartı ile harcama yapmamaya çalışın. Harcadığınız paranın miktarını görmez kartla harcama yaparsanız neye ne kadar ödediğinizi göremezsiniz.
Kredi kartlarınızı, harcama fişlerinizi, mağaza kartlarını cüzdanınızdan kaldırın; harcama ve borçlanma enerjisinden uzak kalın. “Ben kredi kartı kullanmadan duramıyorum” diyenlerdenseniz sadece bir tane bulundurun, bolca tutmayın. Böylelikle sürekli ve bilinçsiz alışveriş yapmaktan korunmuş olursunuz.
Yabancı paraları uğur parası olarak kullanmayın. Yabancı paralar ülkenizin kazanç sistemine olan güvensizliğin göstergesidir. Uğur parası kullanmak istiyorsanız kendi ülkenize ait olan parayı kullanın. Örneğin, Hıdırellez akşamında gül ağacının dibine bıraktığınız, o günün enerjisini alan para çok güzel uğur parası olabilir.
Kimliğinizi cüzdanınızdan kaldırın. Kimliğinizle para biraraya geldiğinde karmaşık enerjiler meydana gelecektir.
İhtiyacınızı bilin, ne harcayacağınızı görün ve kazancınız doğrultusunda harcama yapmaya özen gösterin. Harcamalarınızda ve cüzdanınızda sadeleşin.
Cüzdan taşımıyorsanız, taşıyın. Cüzdanınızı ve paranızı kaybetmekten korkmaya kendinizi şartlamayın.
Sağlığınız en büyük ve en güzel nimettir. Para ise dilediğiniz özgürlük ve daha kaliteli yaşamanız için aranızı iyi tutmanız ve sevmeniz gereken bir araçtır. Siz parayı sever ve ona yakınlaşırsanız o da sizi karşılıksız bırakmayacaktır.

“İnsanın parası varsa çalışmak zorunda kalmaz. Böylece zamanı satın alır . Bu kalan zamanda da kendini mutlu edebilecek şeyleri yapar. Yani para mutluluğu satın alır.” Albert Camus

 

Ülkemizde para konusu dile getirilmeye çekinilen bir konudur. Para konuşunca konuşan ayıplanır, elinde para tutana para pis olduğu için hemen bırakması tembihlenir. Para konuşmanın tabu olduğunu, para ile ilgili konuları konuşurken utanmanızdan ve sıkılmanızdan hissedebilirsiniz. Paranın pis ve ayıp olduğu motivasyonu ile büyüyen toplumumuzun çalışan kesimi için zam isteme aşaması en sıkıntılı durumlardan biridir.

 

 Zam istemek parayı kazanmaktan daha zahmetlidir.

 

Oysaki hayatımızı kaliteli yaşayabilmek için paraya ihtiyacımız var.
İşveren tarafında zam taleplerinin değerlendirilme süreci ve karşılanma aşaması öncelikle kurumun bütçesi ile ilintilidir. Diyelim ki; çalıştığınız kurumda fırtınaların koptuğu, dar boğaza girildiği dönemlerde zam isterseniz ya da belirli aylarda toplu zam yapan bir işletmede çalışıyorsanız ara dönemde zam talebi ile giderseniz talebinizin olumlu karşılanma ihtimali düşük olacaktır.

Yöneticinizin ya da patronunuzun uygun ve mülayim olduğu bir zamanda sosyallik olan bir altyapı yakalayıp, heyecanınızı geride bırakarak, doğal tavrınıza büründüğünüzde hem ikna edici hem de inandırıcı olacağınızdan olumlu dönüşler alabilirsiniz.

Zam istemeden önce “Ne söylesem etkili olurum” düşüncelerini aklınızdan geçirip hazırlanmanıza gerek yoktur. Hazırlık yapmak yerine, neyi neden isteyeceğinizi belirlemeniz yeterli olacaktır. Örneğin; performansınızla doğru orantı kurarak, “ İşletme benden bunları bunları istedi. Ben bunları fazlası ile sağladım. Dolayısıyla beklentim genel yüzdenin üzerinde olacaktır” düşüncesini aklınızda oturtmak konuşurken daha akıcı olmanızı sağlar. Yani işverene, Dostoyevski’nin de dediği gibi; ” Parasız düşünür; paralı iki misli düşünür.“ görüşünün aşılanması gerekiyor.
Doğru zamanda zam talebinizi yaparken çalışma performansınızı yüksek tutup, neyi ifade edeceğinizi bilerek, uygun ve yapıcı cümleler kurmanız sizi herzaman kısa vadede sonuca götürmese de uzun vadede kesin sonuca götürmesi kaçınılmazdır.
Rest çekmeler, olumsuz tutum ve tepkiler sizi dilediğiniz zamma kavuşturmayacaktır. Kendinizi diğer çalışanlarla kıyaslayıp bunu dile getirmeniz beklediğiniz pozitif etki yerine negatifi etki verecektir.

1999’da Google’ın pazarlama müdürü bugün Youtube’un CEO Wojcicki der ki , “Her şey sürekli değişim halinde. Başarılı olmanın bir kısmı da bizi neyin beklediğini bilmemeyi kabul etmekten ve rahat olmaktan geçiyor.” Rahat olun.

En gelişmiş ve en mükemmel insanlığın çağımıza ait olduğunu düşünürüz.

Deneme türünün yaratıcısı olarak kabul edilen Montaigne; en önemli eseri Denemeler‘de, insanı, özellikle de kendini büyük bir açıksözlülükle incelemiştir. Eser, 16. yüzyılda yazılmasına rağmen günümüzde de hala geçerli tavsiyeler içermektedir.

O’nun Denemeler’ini ve diğer tüm eserlerini okurken de kendimi bulur ve sanki bir arkadaşımla dertleştiğim hissine kapılırım.

“Yaşamak Sanatı” başlıklı kaleme aldığı yazısını paylaşmaktan büyük mutluluk duyar; ruhunuzun dimağında hoş bir tat bırakmasını dilerim.

Yaşamak Sanatı

Dünyada insanlığını bilmekten, insanca yaşamaktan daha güzel, daha doğru bir iş yoktur.

Bilimlerin en çetini de bu hayatı iyi yaşamasını bilmektir. Hastalıklarımızın en belalısı, bedenimizi sevmemek, küçük görmektir. Ruhunu bedeninden ayırmak isteyen, gücü yeterse, bu işi beden hasta iken yapsın ruhunu hastalıktan korumuş olur. Ama, bunun dışında ruh bedenle işbirliği etmeli; onun zevklerine katılmalı, onunla karı koca olmalı ve, -bilgeliğe ermişse- beden hazlarına, acılaşmalarına meydan vermeden dizgin vurmalı.

Kendinden dışarı çıkmak, insanlıktan kaçmak çılgınlıktır; buna çaba harcayanlar melek olacaklarına büsbütün hayvanlaşır, yükselecek yerde alçalırlar. İnsan bilimlerinin en aşağılığı da bence en yukarlarda dolaşanıdır. İskender’in en küçük, en bayağı yanı tanrılaşmak, göklere çıkmak hevesine kapılmasıdır. Söz aramızda, göklerde dolaşanların düşünceleri ile yeraltında yaşayanların adetleri arasında her zaman garip bir benzerlik görmüşümdür. İnsan beden hazlarını gereğince tatmayı biliyorsa tanrılara yaraşır bir olgunluğa varmış demektir.

Kendi koşullarımızda başkalarını aramamız onlardan yararlanmayı bilmediğimiz içindir; kendimizden kaçmamız kendimizde olup biteni bilmediğimizdendir…

İstediğimiz kadar yüksek sırıklar üstüne çıkalım, yine kendi bacaklarımızla yürüyeceğiz; dünyanın en yüksek tahtına da çıksak, yine kendi kıçımızla oturacağız.

Düşüncelerimizin en iyi aynası yaşamlarımızın akışıdır.

Michel de Montaigne

 

 

İlk insandan beri karmaşık ruh hallerinde zihni rahatlatmak için çeşitli nesneler ve teknikler üreterek seslere hükmedip, estetik ve haz boyutunu arttırma yönünde çalışmalar yapılmaktadır.

Günlük yaşamınızda, sokakta ya da evde hoşunuza gitmeyen seslere maruz kalırsınız ve onları duymazdan gelirsiniz. Bu da sizin sesle olan ilişkinizin çoğunlukla bilinçsiz oluştuğunu göstermektedir.

Ses uzmanları sesin Psikolojik, Fizyolojik, Bilişsel ve Davranışsal olmak üzere insanı her zaman etkileyen dört ana yönü bulunduğunu öne sürmektedir.

İnsanın şimdiye kadar ruhsal durumunu en çok etkileyen ses, sanat dalı olduğu kadar bilim dalı da sayılan “Müzik”tir. Müzik, insan ya da çalgı seslerinin belli bir biçimsel güzellikte, duygularda anlam yaratan düzenlemelerle biraraya getirilmesidir. İlkel insanın doğadaki sesleri taklit etmesiyle başlayıp günümüzdeki modern haline kadar bir hayli yol kat etmiştir. Dinlediğiniz müziğe göre hüzünlenebilir, kendinizi mutlu hissedebilirsiniz. Müzik sesine doğadaki sesler de eklenebilmektedir. Kuşların cıvıldaştığı yerlerin güvenli yerler olduğu algısı yüzyıllardan beri insanda oturmuştur. Mesela kuş cıvıltIlarının olduğu yerleri hayal ederseniz, güvende olma hali size kendinizi iyi hissetirecektir. Seçilen müziğin temposunun da sağlığınız üzerinde önemli bir rolü vardır. Yavaş müzik dinlerken nabzınız ve solunumunuz da yavaşlar. Hareketli müzikle ise tam ters etki görülür.

Şiddetli bir alarm sesine maruz kaldığınızda bedeniniz istemsiz olarak fiziksel baskı altındayken daha çok üretilen kortizol hormonunu salgılamaya başlayacaktır. Kortizol; stres ve fiziksel gerginliğe neden olan bir duygu haline sokar. Bahsedilen ilk örneğin tam tersi yağmur sesi, dalga sesi, ney sesi, çocuk gülüşü vb. sesler duyduğunuzda ise vücudunuzun rahatladığını hissedeceksiniz. Ölçümlere göre bizi rahatlatan sesleri dinlediğimizde sakinleşiriz ve istirahatte olma, stresten uzak ve tatilde olma hissiyatına kapılabiliriz.

Zihin aldığı bilgiyi etkin bir biçimde işler ve onu yeni biçimlere, sınıflamalara sokar. Çalışma ortamınızda hoşunuza gitmeyen ve engelleyemediğiniz uğultu ya da yüksek sesler karşısında kendinizi daha iyi hissetmek için imkan dahilinde kulaklık takma isteğiniz bilişsel etki neticesinde oluşur. Bu tepki motivasyonunuzun sürdürülebilirliği için verilebilecek en doğru tepkilerden biridir.

Araba sürerken yüksek sesli ve ritim artışının olduğu bir müzik dinliyorsanız hızınızda yükselme olması kaçınılmazdır. Müzik aynı zamanda pazarlamada da kullanılan bir sanat dalı olduğu için alışveriş anında daha çok alışveriş yapmanız ya da bulunduğunuz mağazayı terketmeniz sesin davranışsal etkisini ortaya koymaktadır. Hoşunuza giden sesler duyduğunuzda o seslere yönelirsiniz. Sizi rahatsız eden sesler karşısında ise o sesin olduğu noktadan uzaklaşmak istersiniz. Elinde uzaklaşma imkanı olmadan istemediği türde seslere ve gürültüye maruz kalan insanların sağlıklarına zarar vermektedir.

WoIfgang Van Goethe’nin “GeneIIikIe kokuIarda hatıraIar uyandırma gücü oIduğu söyIenir, müzik ve şarkı da aynı şekiIde bu yönde etki eder. “ sözüyle müziğin hatıralarda yolculuk etme gücünü unutmamak gerekir.

Sağlıklı kalmak ve verimli yaşamak için seslere karşı bilinçli hareket edip, ruhumuzu ses ile beslemeliyiz.

Müzik bize hoş ve eğlenceli bir zaman geçirme aracı gibi gözükse de asıl önemi, insanı canlı tutan ve vücudunda kesintisizce akan bir özellik taşımasıdır. -Sufi Inayat Khan

Başlangıç, iletişimde en önemli unsurdur. Yapılan araştımalar ilk 30 saniyede izlenim bıraktığımızı ve bunun kolay kolay değişmediğini gösteriyor. Kılık kıyafet, diksiyon ve beden dili ilk izlenimde etkilidir. “İnsanlar kıyafetleriyle karşılanır, fikirleriyle uğurlanır” deyimi de ilk izlenimin önemini ortaya koymaktadır.

İletişim kurarken ilk akla gelen konuşmanın ön planda olduğu yargısıdır. Oysaki beden dili etkili iletişimde konuşmaya göre %55 ön plana çıkmaktadır. Bedenimiz sözlü iletişimi daha etkili hale getirmek amacıyla kesintisiz olarak iletişim halindedir ve konuşmaya oranla daha fazla bilgi içerir. Beden dilini %38’lik bir dilimle konuşma, %7’lik bir dilimle ses tonu takip eder. Beden dilinizde kendinizden daha çok diğer insana odaklandığınızı hissettirdiğiniz takdirde etkili olmaya başladınız demektir. Peki beden dilimi konuşma ile nasıl desteklerim? sorusuna cevap olarak aşağıda sıralanan maddeleri özümseyip iletişim yolculuğunuza kılavuz yapabilirsiniz.

  • Negatif ön yargılarınızı bir kenara bırakın. Negatif ön yargınızdan uzaklaşmadan iletişimi sürdürürseniz problem yaşamanız kaçınılmazdır.
  • Empatik olun. Yani; kendinizi karşıdaki kişinin yerine koyarak onun bakış açısıyla bakıp duygu ve düşüncelerini hissedin. Böylelikle sempatik görüneceksiniz.
  • İnsan sesi hepimizin çaldığı bir enstrümandır. Konuşmamızın etkili olması için ses tonumuzun çok güzel olması gerekmez. Arkadaşça takındığımız tavrımızla birlikte ses aralıklarını ve ses iniş çıkışlarını etkili bir biçimde kullanabilirsek karşımızdaki kişide olumlu izlenim oluşturabiliriz.
  • Dinleme halindeyken aklınızdan kendi söyleyeceklerinize odaklanmak yerine dinlediğiniz kişiye odaklanmalı ve iyi bir dinleyici olmalısınız.
  • İletişim sırasında kelimelerimizin basit olması dinleyicide inandırıcılığı arttırır ve güven sağlar. Yerinde ve basit cümleler kurarsanız karşı tarafın ilgisi dağılmadan ona anlatmak istediğinizi anlatabilirsiniz.
  • İletişim halinde olduğunuz kişiye yargılayacı bir tavırla yaklaşırsanız bu durum o kişide kendini savunma ihtiyacı hissettirir. Böylelikle o kişinin size karşı kapalı hale gelmesine sebep olursunuz. Yargılayıcı olmayın.
  • Diyalogta sessiz kalmaktan korkmayın. Bazen düşüncelerinizin oturması ve pekişmesi için sessiz kalmak gerekebilir.
  • Doğru soru sorun ve insiyatif alın. Sorularınız net, amaca yönelik ve yönlendirici olsun.
  • Karşınızdaki ile sorun yaşıyorsanız “Sandviç Yöntemi” kullanın. İnsan psikolojisi suçlamaya yönelik bir durum ile karşı karşıya kaldığında direkt savunmaya geçer ve iletişime kapanır. Suçlayıcı olmak yerine önce sözlerinize olumlu başlayın sonra sorununuzu iletin. Bu sayede konuştuğunuz insan sizin sorununuzu anlamaya ve bu konuda ne yapabileceğini düşünmeye yönelecektir. Size odaklanılan anı yakaladığınızda tekrardan olumlu sözlerle kapanışı yapın. Bu yöntem ile karşınızdaki kişinin algısında değişim yarattığınızı göreceksiniz.
  • İletişiminize mizahı dahil edin. Mizah iletişimi güzel ve keyifli hale getirir.

Gün içerisinde girdiğimiz iletişim doğrultusunda hepimiz deneyim elde ediyoruz. Deneyimlerinizi gözden geçirmek, deneyimlerinizden sonuçlar çıkarıp gerektiği takdirde davranış değişikliği haline getirmek gelişiminize büyük katkı sağlayacaktır.

Söz, ruhun aynasıdır; bir insan nasıl konuşuyorsa öyledir.” Publilius Syrus